Dün gece Hacer'i yazacaktım
Onun suyu nasıl aradığını
 Sonra gecenin kalbinden ırmak olup geçecektim
Dudakları susuz dünyanın bir kıyısında 
Haceri seyredecetim
Habeşli güzeli 
Hacer'i...
Suyun anası
İsmail'in yarısı diyecektim ona
İsmail'in yarısı...
Diyecektim ki, 
İçimde öle koşma Hacer 
ismailin topukları Kevser'e vuruyor
Safa ile Merve arası gamlanma Hacer
Düşmesin arafa gözlerin
Göğe öle bakma dicektim,
 Bakma...
 Yerdende su çıkar...
Hacer suya emrediyor:  zem..!
su alıp başını gitmek istiyor: zem..'
    "su gitme!.."
Demeseydin Hacer...
İnşirah ırmağının yolunu kesmeseydin
Diyecektim
Kesmeseydin...
Ey Hacer,
sen böyle koşarken
içimdeki Uhud sana ağlıyor
Sen koşup durdukça bildiğim esmalara
Hira sessizliği yağıyor
Sonra bir sızı ey Hacer
Suyun sızısı...
Kalbimden başlayıp gözlerimi yakıyor
Diyecektim...
Hani sen,
Üç kez daha say edip
İsmail'in yanına geliyordun
Ağlama İsmail'im diyordun
Sen ağladıkça kum içime yürüyor
Ağlama ey anasının göz nuru
Susuzlukla sınanmak da var diyordun 
Sonra telaşlı ve ürkek 
Safa tepesine doğru koşusyordun
kalbimi şehra şehre bölüyordun
Hacer!..
Diyecektim
Allaha adanmışların anası 
sen içimde böyle koşarken
su ile susuzluk arası
Can ile an
Ağladım koştum senle beraber
Korkma Hacer diyecektim
Çölde başlar suyun hikayesi
Ayaklarım içimde koşarken
Gök telaşlanıyor Hacer
Sen ki çölleri vahaya devşiren el
Günleri bayram eyleyen 
Mübarek Habeşli güzel
Bu gece seni yazacaktım
Oysa ben çölde bir kum tanesiyim 
Susuzluk deryası içindeyim 
Kalbimin bütün kuyuları Kerbela
Kalbimin heryerinde ayak izlerin
Diyecektim ki Ey Hacer 
Bir yudum su...!
Bize de ver 
           Canan DİNÇ